
Bir ateş parçasıydı
gizlerde gidip gelen şey.
Nerden geldiği bilinmeyen sonsuzdu
maddedeki imgelem.
İnorganik organik diye ayrılan,
değişimde döllenen,
insandım.
Varoluşumdaki rolüm,
tüm şeylerin tek nedeni,
iyilik ve kötülük,
durmayan matematik bir sonuçla kemirdi beynimi.
Her şey değişmek zorundaydı.
Felsefi bakışlı zıtlıkla bir şeytan yarattım…
İdeolojik yok oluşun kıvranan fahişesi
Şeytandan insanlar türettim durmadan…
Ve sonsuzluktan gelen entrikalarla
ne tufanlar yarattım?
Gemileri olmayan tufanlarla
ırkları yeryüzüne serptim.
Genleri Mutasyonik bir kazaya uğramıştı
adı 'piç' konulan IRK…
………………
Hiçbir toprak kimsenin değilken,
yeryüzüne hiçbir isim konulmamışken,
Ey kahrolası kin
bitmeyen zehrinin
damıtan imbiğiyle öldüren
Sapkın tarihin başlarken,
piramitten aşklara inat mıydı kirliliğin?
Sana kanarak insanlığımı bir an yitirdim.
Anlamı bilinmeyen noktalarla dolan zamanda.
Hadi gel beni öp dudağımdan.
Fışkırsın bir hayat rahminden.
Ufacıktı…felsefi denklemler.
Kısacıktı…insani ilişkiler.
Görünmezdi…tarihsel gerçekler.
Gözler, sağırlaşan kulaklar kadar duyumsuz
ve hayattaki en sorumsuz damlaydı.
Yeryüzünü kirleten insan
Aktın ille de içime.
Dağlardan barikatlar kurarak tenimde.
Ben Tanrı kadar Tanrılaşan isyan
Ben mahluk- i hayvan
Ben türlerin en sonuncusu
Ben tahribatın bekçisi
………………
Bir tufanla başladı…
Bir tufan ki
………………bir damla su kadar bile görünmezdi
……………………”OL” emriyle her şey oluverdi
…………..Ve insanoğlu, kendisini nasıl küçümsedi,
evrimleşti?
Ve milyonlarca yıl sonra
insanın insana ihaneti başladı.
…………
Yıldızların,
çok sönük yandığı bir gecede,
baharları yel eser,
serinlersin
hani gölgesinde?
O gece,
çok gizlice
güllerin dibinde,
bir kadın, bir erkek
genlerine inat ederek
Türkçe şiir eşliğinde
sevişirken en cicimli flörtünde,
Türkçe çocuk yapmak niyetiyle,
gövdeler gövdelere kilitlendiğinde
genlerini Türkçe’ye çeviremediler.
Kürt genleriyle donatılmıştı bahçeler.
Karanlık bir iklimde düşen her damla…
Anadolu kadınının memesinden akan süt gibiydi
Dudaklarımda hala tadı durur.
Her anne, benim annemdi.
Terim sevdamın seviştiği toprak kokar.
İntiharım suskunluğumla başladı…
Ve böylece başladı maceramız
Karacadağ’dan fışkıran bazalt parçaları
volkanik bir hataydı varoluşum.
Ey ırk çevirmenleri gen bilimciler
Nerden geldi 'piç'liğim?
Çıplak mı çıplak
Beyaz mı beyaz
Aklına bunları yaz …
'Piç' mi doğdu Kürtlüğüm?
…………..
Ey inat
“Ben gezgin satıcıyım,cevher satıcısı değil
Kendi kendime yetişmişim,yetiştirilmiş değil
Kürdüm dağlıyım kenardanım”
………….
Kabustu beynimi kuşatan zaman…
………….
Sonra,
hırsız bir gecede
ansızın,
kara kukuletalı şifrelenmiş ihanet,
değiştirilmeye çalışılan genler,
varolan piçliğime nedenler,
destansı tarihlere tükürerek,
trajikomik gülüşümde öldürülen,
Ey ironik zaman
'kart kurt' oldu piçliğim.
Çelikte eridi ateşimde.
Tarihçiler
Gen bilimciler
Zaman kahreden bir ayrılık mı?
İnsan kendi kurduyla devrilen ağaç mı?
Tepeden tırnağa yalan değilse yaşam,
koy beni bir yere
Ey Tanrı o en güçlü sesinle.
Bak nasılda yok sayıyorlar
atomdan oluşan bedenimi?
Neden bu şifrelerle donatın ki genlerimi?
Hadi sustum diyelim,
kabuslar sürülüyor üstüme.
Paslı bir hançerle zulüm dokuyor tenime.
Ve ölüyorum en cennet bir iklimde
yayından fırlayan ok gibi ihanetle…
Şimdi sen söyle ey evren
kendinle ört üstümü.
Ne belalar salındı üstüme?
Mini minnacık ama sevimsiz ve hain.
Kahroluşumun sebebi genler…
Eciş bücüş görünmezler.
Talan var tenimde.
At kişnemeleri,
nal sesleri,
kin nehirleri…
…….
“Ben Allah’ın hikmetine şaşakaldım
Kürtler dünya devletinde
Acep ne sebeple kalmışlar boynu bükük
Hepsi birden niçin olmuşlar mahkum”?
Ey Yunus İşte şiirlerin:
………..
“Yanan kömür,
Kızan demir,
Örse çekiç
Vuran biziz.”
……….
“Geçti beyler mürüvveti,
Binmişler birer atı,
Yediği insan eti,
İçtiği kan olmuştur..”
……….
Dayanamam
Kan kırmızısına çevrilmesin toprak
Topraktan fışkırsın milyonlarca hayat
Hem sana hem bana yeter bu aşk
Ey Yunus
Bak ardılın haykırıyor duyuyor musun?
“Neyleyim ki pazar hayli kesattır.
Alıcısı yoktur Kürtçe kumaşın.
Yani para ve altın hırsından,
İlmin tamamını bir mangıra satsan,
Felsefeyi bir pabuca bile versen
Devrin böyle olduğunu gördüğümüz vakit
Hep para için savaşıldığını gördüğümüz vakit”
Ey insan nedir bu vahşet?
Kininden düşen dehşet yaktı beni.
Oysa aynı güllerin birer dikenidir insan.
Kara Papak Türklerinden Çıldırlı Aşık Şenlik
Senin neyin söylesene?
beni yok sayan boş inkarın?
yok saydığınız beni.
Ne güzel Ruslara karşı direnmeye çağıran şiiriyle
“bir kağız yazmışam celali kürde
O zaman cevaf ver merdoğlu merde
Seksenmin pür silah tamam bir yerde
Yêriyif Kürdistan külli var gelir”
Okundu ferman şifrelerimize müdahale var.
Lamarck’ ın çevresel 'piç'liğimiydi Kürt oluşum.
Darwin’in doğal ayıklanmasından mı geldim?
Yada Allah’ın yaratığı insan mıydı Kürtlüğüm?
Şimdi şaşırdım kaldım hangisi acaba?
derin düşüncelere daldım.
Yaşama hayran kaldım,
soran mı var?
Adem ve Havva kimdendi?
Başıma bela kesilen ah bu genler …
Kanıtıma nedenler sen ey kalın kafalı 'kart kurt'
Biz zaten şifrelenmiş varoluşunun değişmez genleriyiz.
İnkara karşı başkaldıran şövalyeleriz.
Mutasyonik bir kazaya uğrayan genlerinle,
sen 'piç' doğan bir Kürtlüğün,
daha da 'piç'leşen çocuğu.
hani şairliğin?
Bir taşa çarpar gibi parçalandı
kainattaki tüm düşlerim.
Kan akmadan öldüm.
Çıplak tenime saplandı dilin.
Ayrıldık mı
depremlerde ayrılan yer kabuğu gibi
acımasız?
Ayrıldık mı aniden
yıldızlardan kopan ateş gibi birden?
Ey tarihin kirli sayfalarında akan kan
hala durulmadın mı?
Hain bıçaklarla çizdin,
tenimin çizgilerinde senin ihanetin
Avuçlarımda ölüm bir çocuk sevgisiyle besliyorken
Ne çıkar bilinerek geceler karartılıyorsa ey ihanet
Aşk mıydı tapındığım sevdaların mavileşen renklerimi?
Yoksa özgürlük mü ey Ay gecelerinin çözümsüz serenadı?
Çırılçıplak anadan üryan bir sözcükle çağırıyorum seni.
Gel ay çıkmayan bir gecede sende Kürt ol sosyolojiye inat.
Yani matematiği tutmayan hesap,
bir günlüğüne de olsa yüreğimle seviş, aşkımla örtüş.
Anadolu olalım, mozaikler ülkesi yetmiş iki milletin dili.
Hitit, Lidya, Sümer,Medya, Boşnak, Çerkez, Asur,Pers
Soy kütüğünü takip ediyorum ey dünya
Kuran’i Kerim’de Adem Havva
Darwinizimde atamız bir maymun.
Ya da rastlantısal mutasyonik bir kaza.
Velhasıl bir fasıl sonuç homo sapiens.
Nerden gidersen git geliyorsun tek pınara.
Bir gün kısa, bir ömürle sende gireceksin o dar sığınağa.
Öyleyse ne kükrersin yelesiz aslan gibi?
Savaştan çıkmış bir kahraman mısın sen?
Atıp tutma vatansa, vatan benim canım.
O toprağa kanımı katan, dedelerim.
Rüyalarına girmedi mi çığırdığı türküsüyle?
…….
'Kolumu salladım toplar oynadı
Kara taş içinde çete kaynadı
Yaşasın Urfalılar teslim olmadı
Di yeri yeri kumandanlar yeri
Çetelerim gidiyor dönmüyor geri '
…………
Şanlıurfa halkı Fransızları bozguna uğrattığında,
kara bıyıklı da karayılan düşmanı kırdığında.
Kahramanlaşan Maraş’a hangi yürekle kükrersin?
………
Anadolu’ da kuşatıldığımıza bakmadan,
minareden ezan sesiyle türkülerimizi yakarak,
su gibi akıp toprak içine sinerek hey
Ve delirmiş bir küheylan gibi silkinerek
Frenk giysili adamlar namusumuza el atanda,
al kanlı bayrağı mı çiğnemiştik?
Şimdi, birden bire bir Nevroz gününde,
Nevroztik bir histeriyle ırkçı literatürlerde
'piç' mi doğduk adı Kürt konulan?
Çırılçıplak anadan üryan, dilimden kopan isyan.
Duy sesimin yaramaz çocukluğunu
Bir Türk kızının kızlığı kadar namuslu sözlerim.
Bana, beni yaralarda işgalci kurşunundan daha ağır.
Dayanamam.
Gel gir koynuma ey vatan
bak bir gelin almışız telli duvağı Türk motifli
Ve yemekleri ne çok güzel, sanki yapan Kürt kızı?
özledim bahar kokulu tadını yapan ellerindi…
Nergis ellerin…
kokusu ki vatan,
güzelliğine renk katan.
Çerkez kızı’nın güzelliği
Ve Temel’in esprisi hamsi gülüşlü…
burnu kartal gagası kahraman bakışlı.
emekle yoğrulmuş hamuru anadolunun
sanki kızlarımızın ördüğü kilim nakışı
…………
Elleri kırılası zaman ne susarsın?
Bebelerimiz kan gölünde boğulmuştu.
Cesetlerinden akan kırmızıyla toprakta kızıl güller açmıştı.
Ey insan uyan bak fay hatları kopartılıyor Anadolu’nun.
İkliminden alırız rengimizi ölümle kuşatılmış tenimizin.
Terinden yakılır türkülerimiz barış rengine hasret vatanımın
…………..
Saplantılı kafanı sapla bir kuma körelir gözlerin.
Okyanusların dalga sesindeki gürültüyle belki uyanırsın.
Denizlerin esintisiyle gelen melodik aşk gibi içten,
oku bakalım bir türkü, sevdalım… özgürlük koksun.
Anadolu çığlığı sesinle yayılsın, evreni doldursun.
……………….
Şiirlerimin meşk safsatası bir kurgudur.
Kadınlarla olan sevişmem sadece sözsel bir vurgudur.
Nerde bu duyguların dans eden şerefli öpüşleri?
ve vatan kadar tutunacağım bir devin mavi gözleri?
Her seviştiğimde yıldızların ışıltısında,
debelendiğim toprakta yatan şehitlerin külleri dirilsin
Konuşturmayın beni
uslanmaz ozandır bir yanım,
destanlar yaratırım kuru daldaki yaprağa.
Destanlardaki ağıtlarla çınarların kökleri gibi
karanlıklardan fırlar haykırışlarım salınır toprağa.
Barıştır Anadolu ey tarih sayfalarını aç
Artık ağlamaya vaktimiz yok.
Birkaç bin yıldır
çok ağladı analarımız
körpe bedenlere sarınarak.
Kan kırmızı karanfile dönerek bembeyaz giysileri.
Ve sen ey kardeşlik duy sesimi
Toprağımda bana,
kanımı akıttığım vatanda
Hain diyen dilin utanmadı mı kardeşliğinden?
………….
Bülbül-ü şeyda aşkıyla şarkılar söyleyelim,
Pir Sultan Abdal’ın sazıyla türküler.
Dadaloğlu’yum hey
Köroğluyum gökleri gürletirim attığım narayla.
Demirci Kava’nın ateşiyim zulmü eritirim.
Mem’u Zin sevdasıyım.
Leyla mecnun çölüyüm.
Ferhat’ın gürzüyüm.
Yunus’un diliyim.
…………
Anadolu’nun en güzel türküsüyüm.
“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni”
Vuruldum ey vatan
Şimdi ben neyim?
Şehit mi,
Leş mi?
Yazık be çok yazık.
Hangi kitapta yazar, dost dosta mezar kazar?
Aynı toprak adına,aynı düşmanla çarpışan.
Aynı mezarda yatan, aynı omuzda taşınan.
Ölürken bile, gülümsemesinde dona kalan.
Ay Yıldıza bakan Kürde hainliği Yapıştıran?
………..
Birden bire bir fay koptu içimde.
Bir gecede beni hainleştiren,
Sen kimsin de havadan sudan kükrersin?
Hiçbir Türk mertliğini kirletmez.
Küfretmek Türk lüğü belirtmez.
Önce kafamı ez kendini bilmez,
Kimse bana vatanımda
“Ya sev ya terk et” diyemez
S
…U
…….S
………..M
……………U
……………….Y
…………………..O
……………………….R
………..
susmuyor dilim
yaydan fırlamış ok gibi
yok geri dönüşüm
Anadolu’yum ben
Anadolu
sen bilsen de
bilmesen de.
Ben onun oğluyum.
Kızıl çiçekli bahçelerin başkaldıran gülüyüm.
yetmiş iki milletin susmayan bülbülüyüm.
ben Anadolu’yum .......
………
TASLAK
Halil Manap

ADI KÜRT KONULAN 2
….tanıksam
bu coğrafyanın kimliksiz gülüşlerine
çocukların atlı karınca düşlerine
sevgililerin hayalperest öpüşmelerine
sessizlikle örülen çığlıkların donuk gözlerine
ve kardeşliğin kahreden küfrüne
bilir misin
bilmez misin
….burası
Medeniyetlerin beşiği
Kadim aşkların toprağı
Barışın fidelendiği yer
Burada hiç bir savaş kazanmadı
Dudaklarında kızıl saçlı kızların güvercinler sevişti
….Sen öyle
uzaktan ahkam kesmenle
“kıldan ince kılıçtan keskince”
Hiç yaşadın mı benim gibi
Acıyla beslenerek binlerce yıl
Yeniden doğurdun mu kendini
insanlığın tarihi aşkına
Oralarda biraz dur
Tanıktır toprak.
Önce dinle
sonra
beni vur
… Tepeden tırnağa ihanetle kurulan…
Ne cumhuriyetler görmüştük…
darağaçlarında kuruldu halkalı salıncak…
“iyi çocuk”lar adam asmaca oynayacak…
çizmelerinin tozları silinse kan fışkıracak…
en alaycı yalanlarla demokrasi kurulacak…
söz senet değildi…
kedi ile farenin ortak stratejisi olur mu
ben zembilsiz göklerden düşmüştüm
kurşun potalarda eritildim
sesime inkar çivisi çakıldı
ses düzeneği olmayan bir dil yüzünden…
bakışlar yepyeni bir çığlıktı
sessizlikle örülmüştü dilim
bakışları aşk duyumunun ilk kıvılcımı sanırdım
duyguları da ateşli bir sevişmenin tutuşan fitili
ayrılığı da direnişin acılı kaderi yar…
dil oldu cehennemlerde öğrendin mi?
….
Hangi tanrının adaletiyse…
Üç dil biliyorum Yarım yamalak üç dil ile
….tanımsız bir cinnet…yaşıyorum
Türkçe’nin öz Türkçe’sinde
Kürtçe’nin kardeşlik Türkçe’sinde
Türkçe’nin dağlı Kürtçe’sinde
Yadsımanın
………….açıklaması
…………………….hangisinde ?
…burası pimi çekilen coğrafya
Havar (imdat)sesleri ile Ağlıyor duvarlar
Doruk duyumla coşuyor copçular
ne şarkılar besteliyor popçular
…çatalın imgesel ırkçılığında
bıçağın savrulan linçinde
nefretin öldüren kininde
insanlığın en son dininde
çatladı Ahmet kayalar…
sorgunda sorgusuz yakılmalı oruspular…
fetvalar…yeni fetvalara fetvalar çıkarmakta
fetvalar…yeni fetvalara fetvalar
fetvalar…yeni
fetvalar…
fetva....
ah usta dilimiz sevişmekte
yaşatılmayan çocukluğumun
kahreden cehenneminde
madımaklar da hiç benim gibi…yakıldın mı?
Alev alev tutuştun mu meşalelerde
Öldürülen iklimlerin ekolojisine inatla
Dillerde dönmeyen sözcükler de…
suskun
yok olan bir erimeyle
isimsiz varlıkların bilimsel kısırlığında
statikleşen devinimde de
antagonizmalar
milyonlarca..
...suya dökülen hayallerdeki mesnetsiz yalanla ….
…küreselleşen talanla…hey
havanda su dövülür mü
….Ben Mezopotamya
Anadolu ilk göz ağrım seviştiğim sevgilim
göz yaşlarımdan yaratığım en güzel cennetim
….
Şimdi söylesene
-Ölü serçelerin tüyleri yolunur mu
-Yada kesilir mi kulakları bir ölünün
…. onursuzluğun tüm savaşlarında
kural ayakların altına serilen muz kabuğu gibi kaygan
sanki insanlığından utanmayan bir hayvan
tenimde kül izleri… ahh… jeriko
küllendirildi vatan…
insan insanlaşabilir mi
sokaklarda başı boş dolaşan mayına döndü yaşam
böylesine tezat bir aşk…olur mu
sanki aslına dönüyor insan
ihanet kaldırımlarda apaçık sevişmekte
kafatasından fırlayan solcurkçılar devşirmekte
yasadışı yollarla kulaçlama yüzdün mü havuzlarda
gizli çete kurmaktan sorgulanarak…karanlıklarda
her gün örgütler derinlemesine örgütlenmekte
örgütçüklerin örgütünü kurdun mu
köleci Roma’ya baş eğmeyen
Kommagene krallığının evrensel dininde
güneşin doğuşunu gördün mü…?
Mezopotamya’dan Anadolu’ya ışık salmakta
Unutma
….utanmazlığın kitapsızlığında kıyın
karga kanatlarıyla şahince hava-lanmakta
süzülerek büzülerek gökyüzünden
martı taktiğiyle balığa dalışı gibi yani
derinlemesine dalarak…
özgürlük mavisine …
en derinden kükreyen sırıtmaya inatla
tek göğüslü savaşçıların öpülesi göğüsleri aşkına…
eytişim demokrasilerin sarhoşluğunda …şaşkın
….
kafanı kıyak tutarak…nar mayhoşluğunda
kibrit olup tutuşarak
…
bülbüle dikensiz gül dalı oldun mu
tüm karanlıkların …çağına
inadına inat etmek …
kanarya sarısı tadında
Kürt kırmızısıyla öperek
Efeler diyarından bir kızı hey…
Berfin gibi Gülümseyerek
vatan aşkıyla çay güzelini bağrına basmak
….
Karadeniz takalarıyla balığa çıkmak
Güvertesine düşen balık gibi zıplayarak
çıldırasıya
Keçi dansı yaparak …
Maykop ülkesi
Onurun Adigesi içimdeki aşk kadar güzelsin
Haykırıyorum
okyanusların sınırsız maviliğine
“İnsanı sevmekle başlayacak her şey
Dünyayı güzellik kurtaracak”
….her şey beyinde oruspulaşmakta
oruspulaşan beyinlerde salyalar salkımlarca akmakta
ve yeryüzündeki tüm kadınlar bu sözcükle kırılmakta
….
“Kürt kızları çirkinliğindeki dağlardan” geçtin mi
öyle dağlarda varmış zirvesi hep karmış
Kürtlere nefret edenlerden ismini almış …
Gülesim geliyor trajikomik kahkahaların en oruspu nefretine
Irkçılığın film setinde kan seli akıyor jen(erk)ler…
Dağları yıkmak hayali beynimde betimlenmekte
Tırnak ile eti ayı(rt)an maharet…
Alanlarda ders olarak okutulmakta…
aydınların törpülenen beyniyle
aydınlıklar karanlıklara bürünmekte…
Anasının rahminden doğuşun eşiğine gelen çocuk
sakın doğma ’ülkemde insan kanı sudan ucuz ‘
karanlıklarda vurulacaksın anan ağlayacak
...
Ana-dolu-yum
demokrasi(..) getirten faşizmler de gördüm...
Evrenin herhangi bir gezegenin de
Gezegeni sahiplenen keneler de
…Bedenimde sınırlar çizen…
bölüp yönetip yok eden
kafatasçı kafayla kafasında
Soykırımlar düşleyenler de…hey…
…yeni bir dünya uslamlanıyor
beynimde ayaklanan yakın bir tehlike
gecenin en karanlık vaktinde gel birazcık sevişelim melike
Allah’ın adına tespih çeke çeke ….
Yeni bir tanımdı beni öldüren asıl tehlike
Sırtüstü yerlere serip kendimi patlayacak kadar güldüren
Trajikomik söylemin aymazlığında bir tiyatroyla Alaya tutulmuşum..
Dünya bir kumaş gibi ölçülerek biçilmekte
Sarhoş saraylarda Serilerek ipek halılara…
bölmek isteyeni paramparça ettiler…
dünya hali sonra hediye ettiler
ben demokrasi…
emperyalizmin korku seli
bugün geleneksel yanım biraz depreşti
meclison
bana iki porsiyon faşizm getir
bol sulu olsun birde soğuk ayran bol tuzlu olsun
yeni cumhuriyetimiz muzlu olsun
sütü de az olsun şekerini de unutma
….
(devrimlerin erotizminden fırlayan cinsinden
kutsallığın seksüel eylemi ise sinematik olsun…)
vatan bölünecekti ki…
darbelerin bekçisi kızıl elmanın linç imgesi
er meydanlarında bayrak bayrak ayaklandı
Mızraklı ilmihal…
aklı hırsızlanan zavallı gül Nihal
Yedi düvele çekilen kutsanmış kılıçlar
Bedenimde mi bilenecek
Çarkçının çarkına kim pedal vuracak
yalan söyler mi
vatanına vatan katanlar
vatanı özel mülkiyeti sananlar
…..
pragmatizmin en dalkavuk gülüşüne kompliman yapıyor
allı pullu erosla derinlemesine aşk yaşayarak
ihanet soytarılığı kirletiyor sevimsiz pişkin cakasıyla
ah kızlar… sizler için içim cızlar da cızlarım sızlar
ortadaki kakasıyla renkli ölümlere uğruyor insan
sığmıyor bir yere bu yılkı dekoltenin en yüksek rekoltesi meydan aşkları
iç gıcıklayıcı kan hızlandırıcı cinselliğin ayaklanan en seksi olimpiyatları
kedi oldum olalı bir fareyi okşar gibi seni okşayamadım ki…
kedi fare oyununa döndü hayat…sloganlar bayat
Türkçe’min sözdesiyle atomlarım parçalandı…
atomlarımın Neronları Sezarları yakacaklar Roma’ları
nerdesiniz öz-demin hezonları-mezonları
Kürtlerin iş mevsimi sezonları…onur kırılmaları
tırnaklarımın kanı beynime çekildi…
“insan sürüleri sadece çoban değiştiriyor”
“soğana benziyor insanlar”
her kat kabuğu bir yüz yalanlardaki çok renklilik
vatanı sevmem için Türk olmam mı gerekiyor
yetmiş iki milletin yetmiş biri eğri
yetmiş ikiden biri doğruluğun lideri
parçalanmışlığın böyledir kaderi
titre de damarlarından kafana biraz kan aksın
belki sende benim gibi kendini yakarsın
okumakla öğrenilir
duyularak yönlendirilir
yalanla kinlendirilir
günü gelir
bir kibrit çakılır
vatan kuru bir dal gibi yakılır…
utanmazca
arsızca rant hesabıyla
vatanseverlik zırhına bürünür
işgale uğradı insanlık
Volga’nın şehvetli akışına bak
Dicle’nin Fırat’ı öpüşüne bak
Kızılırmak deltası kurumakta
Kimin umurunda…
sırtımda kamçı izleri…
”gölgeler gölgelendi”
Nazımın solmuş gözleri
Öteki-lendi(m)…
mintanım kan
şeytanın tam şeytan
Peki neren Müslüman
Öl-dürülüyorum emeği çiğneyen yalanla
savaşın bitmeyen senfonisi çalınmakta
bir solucan gibi kafamı ezerek
kuraklaştırılan iklimlere terk edilerek
buysa yaşam inadına olsun
en anarşist bir hınçla saçlarım dalgalanmakta
isyana durmuş kahraman edasıyla
yalayarak özgürlüğün rüzgarlarını
sloganlaşıyorum şimdi…
kahrolsun zulüm…
…
hadi gelin beni öldürün
ben hem gülüm hem bülbülüm
aşkı yaşatan dikenli bir dilim
…
kırlangıç kuyruklarının saçılımı
alenen tahrif ve tezyif etmekte…
kafataslarından kaleler örülmek istenmekte
dürümlemesine defterin dürüldü mü senin
…
çığlıklarım binlerce yıl dilsiz…
öldürülüp gömüldün mü kefensiz
ölüm yaşam ikileminin didikleyen dayatması
hangisi gerçeğin fingirdeyen saçması
bu ikiyüzlü bir yalandır
varlığımı sarmalayan talandır
insanlıktan arta kalan tarihsel aldatmandır…
ey kudurmuş sözcüklerin şarlatan şairi
genlerim(n)e işlemişse ihanetin ezberi
hiç bir kehanet değiştiremez b(s)eni
...
en iyisi…
soykırımla hallet sen beni
meydanlara as kellemi
kes kulaklarımı
kırp burnumu
oy gözümü
susturabilecekmisin ruhumu…
anlayacağın şey
anlamayacağın kadar kütük kafan
piramitleri yıkacak kadar şiddetli kinin
sen ille yıkacaksın bu vatanı
daha da kuma göm kafanı
kimse tarihten kurtaramaz yakasını
ne ünlemlerin anlamsızlığı
ne soruların karmaşıklığı...
nede tehditlerin onursuzluğu
"HEHEHEYTTTTT BEEEEEEEEEE"
“ben bir nehru muazzam olmuşam
kurak deryalara çüş etmişem heyhat”
deryalara çüş etmişliğim muzırlığımın en ince sanatı …
neden seni kanattı bu mudur suçum…
kanım pozitif hangi grup hangi ırka ait
sayın bilimciler suyun kaldırma kuvveti
ırkçı mi yoksa bölücümü
bilmezseniz nasıl kurtulacak vatan
sayın diyorum size henüz yasaklanmadan
…..kana doymazlıktan
birazda tarih yazarsınız yalanın mimarisiyle
savaş sanatından da anlarsınız talanların espirisiyle
her şeye çaresiniz
“çare-sizsiniz”
tuz bitse tuz gölünde
tuz bile olursunuz yemeklere
…
solculuk oynarken faşizm
parada kilitlenmiş fetişizm
zevk’ u sefada dizginlenmeyen sadizim
körebe…
köşe kapmaca
demokrasideki özgür aldatmaca
çocuk oyunları kirleniyor…
her şey
sanki çocukça
çocukluk aşkı gibi
mızıkçı
…usanmaz
ve uslanmaz yaramazlık yapmakta
kılı kırk yarar
demagoji sözlüğünü tarar
…
bir kutsal zırha bürünür
bulur kendisine bir Atatürk
buna dayanır teori
tek din
tek ırk
Nerden çıktı bu Kürt
Hırt…
İnkarın zırt pırt
Mizahi dergiyken fırt
Öldürüldük dink dink
Otuz milyon Kürt oldu “dağlı Türk”(Kürt)
…
çıldırmamak elde değil ki…
kafama meteorlar düşüyor
en yoğun yıldızlardan da ağır
galaksilerde kurulurken yeni devrimler
kumdan örülmüş bütün kaleler yıkılıyor…
derinden geliyor sesler derinden
devlerin en derininden
maceramın aşkıyla öldü çocukluğum
….
"Neden Türkiye cumhuriyeti
Türk cumhuriyeti olmalı
Ye-si mozaikleşiyor mozaikleşme
Bölmeye zemin yaratıyor"
….
En hain gülüşüyle faşizm solculuk oynuyor
Bir yıldız koyuyorum birde ay
ayaklarının altına da bir kay-kay
artistik danslarla beraber ırkçılığı yay
sonsuza kadar yerinde say hay-hay
Her şey noktaların gizindeki çirkinlik gibi…**
****utanmasam yıldızların dipnotunu
bu şiirin hikayesine düşerim…………
ve o zaman asıl ihanetin kalbini deşerim
….. ötüyor papağanların küfür şarkıları
bölmeye olan katkıları…
…………………………..
ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha
kahkahaların öfkesinden patlamasa karnım
daha çok yazacağım hiç saklanma ey kıyın
…………
…………
Hızlı türeme….
Ve bu ülkeyi bölmek için
Kürt diye bir soy türetme ***
…
bir çocuğa
şeker yerine on üç mermi verilir
“karanlıkta koca adam gibi görünüyordu”
denilir..
“fironcî nanekî tirkî bide min”(*1)
…
görülmüş mü böyle acayip bir şey
“kırk çürük yumurta bir yumurta etmez”
bir yumurta kırk çürük yumurta etmez
….
O yumurtadan bir Kürt çıkarsa
Kimine göre…
O yumurtada beş para etmez
Ay lo dılo kırına te çıma bılbılo(*****5)
Çizmeyi aşma derinliğinde boğulursun
susturuldu devingen ekonomilerin sempatik yüzü
dört kalıp buz koyun kafama Müslüm yanıyor
İbrahim peygamberin şehrinde yeni İbrahimler doğuyor
haylaz dilim dinlemiyor beni
dilim yerine tutunuz bedenimi
….
bu ateşi söndürün artık
hiç kimse öldürülmesin
insanı çarkları döndürün artık
yazık çok yazık yetmez mi bu kadar kazık
seksek oynayıp sekeriz
bin yıl olmadı mı beraberiz (acı çekeriz)
1071 de sen geldiğinde
Ben Mezopotamya da
bir çınar kadar köklüydüm
insanlıkla yüklüydüm
flörtüm Anadolu dedim
ne oldu şimdi sayın kardeşlik
Turancılık mı hortlanan…
Kızıl elmaları okşaman
Güneş dil teorisiyle yok sayılan
Milyonlarca …
Olmayan beni hainlikle damgalaman…
çelişkiler yumağı değil mi
beynin zorlanmakta
beni horlamakta
Sözcüklerin mi bitti
En iyi Kürt ölü Kürt’tür deyip kesip attın
Zaten kısır değil miydi sence bu dilim
Yirmi kelimelik baraka bir dildi kullanılan
Yumurtlarken bir tavuk bile dilimden çok türetirdi
Gak gık guk gıd gıdak biraz özgürce yumurtlasak gibisinden
……..
sözlerim bölük pörçük dilim kanıyor
kardeşlik harcını kimse karmıyor
böylesi kardeşlik beni sarmıyor
hangi kitaba sığar başıma kaktığın cıngar
“serê golê nan û pîvaz”
ne tûmbeleka te heye ne saz
tu bûye kaz oxlî kaz (**2)
…
ey deli Tayyar sen misin ortadaki hıyar
Kürtün hobisi
Türk’ün fobisi
Rantın kobisi
Avrupa’nın lobisi
Çocukların sobisi
Söylesene
Ölümümü kurgulamaktan başka hayallin var mı
en vahşetli yöntemlerle tarihte iz bırakarak
varoluşun bir hataydı diyorsan
tanrı katında hesaplaşalım mı
….
unutma
bu günün alaycıları
yarının yalakalarıdır
burada Allah yok
peygamber izinde
sorguların adaleti
sorgucuların falakalarıdır
kral soytarılığının asaleti
sivri dillini ağzında taşır
çaktırmadan diliyle kaşır
muhalefet kitleleri ayaklandırır…
kraldan çok kralcı olanları sallandırır
....
ma tu çıma nabînî
ma ronahiya te nîn e
guhên te nabihîse ma
ma dilê te kevir e (***3)
…
Faşizm solculuk oynuyor
Usulcacık
İnsanlığı kirleterek
Köhnemiş karanlığında
Kanla sulayarak Demokrasi çınarını
Ne denizlerin mirası ne aslanların yüreği
Ne mazlumların ahı ne insanlığın inanı
ne ustaların mahiri ne kayaların kaypağı
ne Karadeniz de boğdurulan devrimcilerin yaktıkları meşale
Anadolu zindanlarında ruhum uğruyor işgale
Hiç bir şeyin yok mudur yarını
Kurtarmak için günü
Sırıtarak…
Bir yıldızın keşfi bile yok sayılmakta
Güneş balçıkla sıvanmakta tuvallerin sırıtan kahkahasıyla
İnsanlık bilimsizlikten kaykılmakta
Sosyoloji mosyoloji bahane
Bir Türk dünyaya bedel
Sence Bu çok mu şahane
ey cinsellikten esinlenen sosyolojik orgazm
sen dünyayı yakacaksın
….
Bakmayın siz böyle çağırdığıma
Keşke karanlığa bir kibrit çakabilsem
Sözlerin havada gölgelendiği iklimlerde
Donkişotlaşsam
Zaferden zafere koşsam
Buralarda Şairlikte hava
Dizelerin içi kaynar yerinden fırlar durmuyor ki sanki cıva
İnanmayın sözlerime sarılmayın dizlerime
bakın gözlerimin içine orada gizlenmiş savaşların tarihçesi
Tarihin aynasında buğulanan aşklar dans etmekte
Düşünün aydın zekalardan üreyen bilimle
Aklı başında bir Nuşi Revan adaletiyle
Vicdani kalplerde demokratik bir kanaat ile
Gökyüzünün maviliği kadar netlikle
yağmurlar kadar bereketli bir özgürlükle
İstersen yeni kavramlar türetelim
Eskilerin gerekçeli polemiklerinden uzak
Net olmalı yaşamın en insanı yanı…
….
Anlamlar yitiyor diye İnsanlığımızda yitmeli ki
Cennet bahçeleri yerine cehennemi önerelim
…
ne dersiniz
bugünkü ilk dersimiz
“ne mutlu türküm diyene”
demeyen hainlerden misiniz
gerçeklik zaten hayaldi
şairlerin türettiği en ince yalandı
Fransız kaldık biz Fransız
Fransız’dan daha Fransız
devrimleri düşleyen
Çırılçıplak bir tendim
gelen çizdi giden çizdi
Artık sınırlarla belirlenen bir küreydim
Düşlerimin mistik kıyametini bunaklığımdan unuttum
Yada çok sarhoşluğumdan kendimi şişelerde kuruttum
Fıçılarca içmiş sarhoş bir Fransız sömürgesi gibiyim
Anlayamayacağın gibi ben artık günah işliyorum…
cehennem varken cennete yer kalmaz
söylesene deli Tayyar’ın ruh ikizi
hahahahahahahaha
Ankara Bahtı kara Ankara
El aleme olma makara
Nede olsa bende bir taş koydum bu toprağa…
Unutun mu yoksa balık hafızama güvenerek
Sevincinden zil takıp oynayarak
Göbekler atıp kudurarak
Beyninde doruk duyuma ulaşarak
Ne hakla kirletilir insan
Ve yaşam ne hakla öldürülür
Tanınmaz haldeyim….
Zalimlerden çok çektim
Yaşlı bir bunağın bastonunu araması gibi
Yeni Nemrut’lar arıyorum
Sizin için sustum şairler…
Beyninizin en kıymık imgelerini konuşturun
Dinozorların aşkı adına siz susmayın
Acımak kör hançer gibi deşiyor yaralarımı
İnsanlıkla yaşayın kin kusmayın
Artık Şeytanı defedin ruhunuzun önyargılarından
Komplekslerinizi şiirle yıkayın her imgesi bin cennet
İnsanların yüreğinde umutlar büyütsün
Beyninizin artçı depremlerinde sözcükleri sıralayın
Tasfiye kalıplarını heykeltıraşın potalarında erittin
Yeni yaratımların kardeşlik heykelini meydanlara dikin
Gülümseyin
Umutla aşkla
İçten içe doluşun barışla
Güzelliğin derinliğine varın
İnsanı insanlığınızla karın
Aşksız sevişmelerin kudurgan tafrası gibi bencil
Erkekliğin alta kalan gizli yarası gibi aptalca…
Kini büyütmeyin
hiç bir vatan taşıyamaz
Bin yılların hatırını anlarsak kimse bizi kaşıyamaz
Yaşamı öldürüyoruz bilinçsizliğimizin karmaşasında
Devingen değişimlerin en olumsuz ihaneti değil mi
…
Güvercin kanatları yolunur mu hiç
…
Bu dilimi eşek arısı soksun
Bilimsel milimsel yoksun
Kızıl tilkilerin soy tarihide
Şilan a sevdalanan kelebeklerde
Köyler de çeşme başlarındaki kızlar da yok
Ormanların kızıl kıyametini gördün mü
Alev alev küreyi bile ısıtmakta
.....
“Nake nake
serî kire taki
berî da simaki (****4)
….
Yoksul bilincimde ne serüvenler yaşanmıştı…
Karanlıkla kuşatılmış tüm günler yasaklanmıştı
Her an yok edilirken yaşam dağların kuytularında hep üşüdüm…
Sallanırdı dalları fırtınalarda özgürlük ağaçlarının
Aklımda akıl donmakta
vicdanların en adaletli adaletsizliği bedenimde yaşanmakta
…
Yine yaramazlığım tuttu dilim haykırmakta
Hiç acımadan anıları ektim bu tarih değil mi
Yıldızlar tanıktır yalnızlığım değimliydi özgürlüğüm
…
ey dünyadan kopuk şair
kudurmuş Tahir
boşuna mı öldü halkını seven mahir
statukocu insan kaşır
“kamyonlar kavun taşır”
vagonlar paletli oyuncaklar
oyuncakların üstüne kurulur toplar
fitne fesat yüreklerle manşetlerde
yazılan her dize benziyor yeni bir dine
çatal uçlu okların vınlayan doğması
köhnemiş ideolojilerin bilim teranesi
timsahların yası zulümlerin kasrı
şarlatanın foyası basının boyası
en acımaz haliyle hançerlerin pası
saplanır gökyüzünün mavi renklerine
gri tonlar kuşatıyor barış serçelerinin cıvıltılarını
sayrılı bir ömür sancılanır beynimin uslanmaz dilinde
kanırtılmış yaram suskunum kuşkunum
bir öyküdür tutturmuşum dağlarda yankılanır
aşk dediğin yalnızlıksa acıyarak bilenir
felç yemiş dilimin kemiksiz yalancılığı
aptalca bakıverir fal-taşı gibi gözlerim
kanırtılmış yaram suskunluğum yok oluşumdu
aşkının tutanağıydı dudaklarına konan dudaklarım
ruj izleriydi ölüm fermanımı imzalayan
beni hiç bir zaman anlamadın ki sen
yapraklar düşüyor çürür
toprak kırılıyor üşür
özümü var eden hamur
yağmurla beslenir başlar hayat
bu tutanaktır…
çatık kaşlı suratlara rehindir
…
emperyalizme biz bedel öderken…
sen tek başına dünyaya bedelken
kırk milyonlarca…
mantar gibi yerden mi bitik birden
…
bu kadar ucuz mu bayrak
şovmenlerin ellerinde kirlenerek
her bir şovmen bir vatan mı demek
ne mutlu türüm demeyene hain demek
ne hakla bana küfretmek
hangi vicdana hangi adalete dayanarak
hangi kitabın hangi ayetine sarılarak
yazılıyor fetvalar okunuyor fermanlar
rantlar yalanlar bahaneler talanlar
Paralarına para katanlar…
coğrafik kardeştik
iklimsel aşktık
.....
ne mutlu kürdüm diyene demenle kürt olacaksan
ben genlerimdeki kürtleri türkleştirecem
…
analar anası toprak
var mı senden başka sığınacak
sen doğurdun canım sana feda olacak
insan olan insan yalanlara kanmayacak
bu toprakları tekeline aldığını sananlar yakacak
acımadan vicdansızca kör sağır bir ihanetle
adaleti olan cehennemleri aratacak
kaçıncı orgazmın isteklerinin doymaz iştahıyla
bir dilli ırmaklara bırakarak yok edemezsin
dilin önemini çok iyi bilensin
yok oluşumu yok sayarak beceremezsin
neden peki bilimden ürkersin
ben yoksun dedim mi senin gerçekliğine
ki gerçekliğimi hazmedemezsin
hangi mantıkla açıklanır renklerimiz
burası kadim aşkların toprağı
bin yıllık kadim bir aşk yaşanmakta
kitap gibidir çarpar adamı
damdan düşersin
haraptır halin
hallaç pamuğuna dönmüş yüreğin
kendini aklayamamakta
alaylarınızla ne kadar asilsiniz
kainata sahiplenen şaşkın delisiniz
tek başınıza dünyaya bedelsiniz
ben kökü kanlı Anadolu da
her bahar topraktan fışkıran kardelen
bulutlarda yağmurla doğan özgürlük
ve uçurtması vurulan çocuk iken
ağzınla kuş tutsam
ağzım değildi dersiniz
neden böylesiniz
ey uluyan kurtlar takımı
kanla mı beslenirsiniz
kasırgalar kopuyor
neden tıraşsız gezersiniz
siz beyefendisiniz
çöpte ekmek toplarken beyaz sakallı ihtiyar
utanç duymazsınız
elleriniz kanlı
elleriniz kirli
derinden gelirsiniz
gıdanız kan
al bayrakla gizlersiniz
işiniz bu
demokrasi tekerleğini çomaklarsınız
bir dakika bile sabretmezsiniz
siyaset cambazısınız
her cambaz bir ipte oynarken
sizler kırk ipte
literatürlerde
alt üst olur bilimsel normlar
partilerin kar hesabındayız
bu böyle gerekir sevgili halkım
bu benim özel mask’ım
ironik lirik duyguların ihaneti
simetrik kafaların fetişisti
erken gelen bahar gibiydi muhtıra
erken açıldı sinemalar bahara durdu papatyalar
bu sezon maskeli balo filmleri furyası
sanat yeni kavramlar aramakta
bilim yeni tezlerin teorisini yazmakta
tez
antitez
sentez mi olmalı
sentez
anti tez
tez mi olmalı
hesabı yapmakta
solculuk faşizm oynuyor
sandıklara yeni filmler aramakta
Kürt aklımla Türk olayım
Maksat Genlerime inat olsun
Bu zihniyetle bu ülke bölünecek
Sansürledim kendimi noktalarla…………
bölücüysek biz bölmedik karpuzu
su kenarında toplardık yarpuzu
karnımız doysun diye umurunda mı
kimyasal bomba atıklarıyla
ne sağlam bir el kaldı ne bir köz
elimizde sadece kalan bu iki söz
oda öz be öz
acılardan kanayan iki göz
birazda bizde kabahat
hep ararız ayrıcalıklı bir şatafat
şatafat bulamayınca eyvah
başlar yalanlı naralar
önümüze geleni karalar
gemilerin konakladığı
ak süt liman biziz…
ey
sol
kol
hani o evrensel yol
devrimin dinamiği
dilinin kılarını cımbızlamak mı
biliyorum hem de çok biliyorum
sanırsın böyle yaranırsın korkulara
hiç bakma sağına soluna
sevgilindir gir faşizmin koluna
senin yaptığın sanat
benim tavukçudan aldığım kanat
film çevir Amerika’yı devir
Amerikanın şahsında
Bir sağa bir sola Evir çevir
Yorulmazsın geviş getir
İstersen biraz zihnini kanat
Kirlenmiş mi kan
Ah vatan kendine Kerkük kat
Kan tacirleri
İhanet yalanları…
ölen gençler
meydan kahramanları...
….
Zincire vuruldu dilimde şiirleşen her çiçek
Şiirine daha ne zaman girecek
Tanrıdan ilham geldi bana
Herkes beni peygamber bilecek
Bu bir gerçek
bu ülkeyi bu zihniyet bölecek
şiirinde yok o çiçek
romanında
biliminde
sanatında
filminde
argo kabadayılık dilinde bile
her şeyin sende
kendi evreninde
dilin zehirli orkide
kimse gizlemesin yüzünü
maskeler düştü
ne çirkin bir surat
……….
ben yokum şiirinizde
sevdam yok
aşkım yok
hep sen
vatan sen
insan sen
kahraman sen
sap gibi ortadayken yok sayılan milyonlarca ben
neden…………..neden……neden
bu ülkeyi ille böleceksin sen
tanrıdan alırım ilhamı
burası
Lazların lirik şarkısı
kuşların kızıl deltası
Munzurun doğal harikası
İnsanlığın Mezopotamya’sı
Anadolu yum bir ben bilirim
Tüm tanrılar burada savaştı
Bütün nehirler halkların Gözyaşlarından oluştu
...........
..........
Açıklamalar:
fırıncı bana türkçe bir ekmek ver(*1)
...
gölbaşı soğan ekmek ne dümbeleğin var nede saz sen olmuşsun kaz oğlu kaz(** 2)
....
sen neden görmüyorsun/gözlerin yok mu/kulakların sağır mı/ yüreğin taş mı (***3)
Nake nake kafanı pencereye sok
sımaktan tarafa bak...... (****4)
Ah can yüreğim bülbülüm çığlığın niçindir (*****5)