Kürt Tarihine Giriş
Kürtler, yukarı Mezopotamya’nın en kadim ve yerli halklarından olup Toros dağlarından Zagros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Kürtlerin yaşadığı coğrafya tarihsel olarak Kürdistandır. Kürdistan coğrafyası tarihin ve medeniyetin beşiği, kültür ve ilimin kaynağıdır. Bu coğrafya, köklü tarihe, zengin bir medeniyete ve derin bir kültüre sahiptir. Tarihi kaynaklar Mezopotamya uygarlığının kurucu halklarından biri olan Kürtlerin tarihini beşbin yıl geriye götürmektedir.
Etimoloji
“Kürt” isminin kaynağı tarihi olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de KUR, dağ demektir. Tİ eki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTİ kelimesi “dağın halkı” anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000'lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşamasından dolayı bu adı almış oldukları rivayet edilir. Sümercedeki KURTİ adı, Greklere de 2500 yıl önce Kardukya, daha sonraları da Kurdienne (Kürt ülkesi) diye geçmiştir.
The Name Kurd And İts Philological Connections adlı yazısında Driver, listesini yazıtlardan çıkardığı Kurti, Karda, Karduk, Gord, Kord, Cardakes, Cyrtii, vd gibi sonekleri farklı dillere göre değişse de hepsi ortak bir krd/krt öğesi içeren tüm bu adların aynı kökten geldikleri ve etnik olarak ilişkili oldukları sonucuna varmıştır.
Dr. Asad Khailany’nin yaptığı araştırmalarda binlerce yıllık tarihi kaynaklar Kürtleri şöyle kaydetmiştir:
Sümerler - Karda, Kurti ve Guti,
Babiller - Garda ve Karda,
Asuriler - Qurti ve Guti,
Grekler - Kardukh ve Gordukh,
Ermeniler - Kortukh ve Gortai-kh,
Persler - Gurd veya Kurd,
Süryaniler - Kardu ve Kurdaye,
İbraniler ve Keldaniler - Kurdaye,
Aramaik ve Nesturiler - Kadu,
Erken islamik dönemlerin Arap yazarları - Kurd (çoğul Akrad),
Avrupalılar ise M.S. 7. yüzyıldan itibaren Kurd demişlerdir.
Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış birçok kavimlerin Kürt asıllı olduğu yapılan tarihi, arkeolojik, genetik, etnografik ve linguistik araştırmalarla ortaya çıkmaktadır. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subaru, Kurti, Guti, Lulu, Kusi, Kassit, Mitanni, Med, Mannai, Urartu, Karduk, Cyrtii, Gord, Kord, Kardakes v.s. gibi kavimlerin çoğunun Kürd olması yüksek olasılıktır. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği anlaşılmaktadır.
Coğrafya
Kürtler, aslen Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin sınırları içinde ve tarihsel olarakda Kürdistan diye adlandırılan coğrafyada yaşayan, Aryan kökenli etnik gruba mensup kişilerdir. Kürt halkı`nın kesin olarak nüfusu belli değildir; bu sayı, kaynağa göre 20 milyon ile 50 milyon arasında değişmektedir. Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümandır. İran'da yaşayan Kürtlerinin çoğunluğu Sünni, diğerleri Ahli-Hak ve Şii'dir. Ayrıca Alevi, Yezidi, Yahudi, Zerdüşt ve Hıristiyan Kürtlerde vardır. Avrupada ise 1.5 milyondan fazla Kürt yaşamaktadır.
Dil
Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu ailede yer alan İran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Daha açıkcası Kürtçe İrani diller ailesinin kuzeybatı grubu içindedir ve Farsça’dan bağımsızdır.
Kürtçe, bugün Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan diye bilinen değişik devletlerin sınırları içinde yaşamakta olan ve tarih boyunca Kürdistan olarak bilinen coğrafyada konuşulur. Dünyada tahminen 20-25 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. Kürtçe, Irak ve Kürdistan Özerk Bölgesinde resmi dil olarak tanınmışdır.
Filolog (Dilbilimci) Abdülmelik Fırat’e göre Kürtçede 100 binin üzerinde kelime vardır.
Kürt edebiyatı, halk edebiyatı ve yazılı edebiyat olarak ikiye ayrılır. Sözlü edebiyat, yani halk edebiyatının tarihi binlerce yıl öncesine kadar dayanıyor. Yazılı edebiyat ise bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Hemadani Baba Tahir (935-1010), Kürt edebiyatının ilk yazılı örneğini, bin 100 yıl önce İran'da Arap alfabesiyle Kürtçe yazmıştır.
Kürtçe’nin eski ve güçlü edebi ürünlere sahip diğer bir lehçesi de Kurmanci lehçesidir. Kurmanci lehçesiyle bu güne kadar ulaşmıştır şiirler yazan Kürt şairleri arasında ilk akla gelenler Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707)'dir. Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn adlı ünlü eseri ilk kez 1730'da çevrilip yayınlanmıştır.
Tarih
Kürtlerin Anadolu'nun kadim halklarından biri olduğu yapılan tarihi, arkeolojik, genetik, etnografik, linguistik ve etimolojik araştırmalarla gün ışına çıkmaktadır. Dünyanın her köşesinde halklar yaşadı. Ama Mezopotamya'nın, Zagros'un ayrıcalığı var. Yazının keşfedildiği yer burası. Atın ilk ehlileştirildiği, ilk tekerleğin döndüğü, ilk aritmetik, tıp, ilk teleskopun yapıldığı, ilk destanın söylendiği, ilk şiirin yazıldığı, ticaret, dış ilişkiler, diplomasi, barış antlaşmaları, ilk türküler, ilk yontular, ilk tapınak, ilk mutfak, ilk şarabın keşfi ve ilk tiyatronun yaratıldığı insanlığa kucağını açmış bir yöre. İşte bunların hepsinde Kürt halkının önemli payı vardır. Mezopotamya bölgesini Mezopotamya yapan Dicle ve Fırat nehir isimleride Kürt kaynaklıdır.
I. Antik Çağda Kürtler
Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya yöresinin kadim halklarından biri olan Kürtler hakkında bir çok eski tarihçi ve coğrafyacı binlerce yıl evvel yazdıkları kitaplarda bahsetmektedir. Bu kitaplarda ve eserlerde Kürtlerin antik çağlardan bu yana yer aldığı, kurduğu birçok beylik, krallık ve devletlerden bahsedilmektedir. Özellikle Grek, Romalı ve İslamik tarihçiler Kürt tarihinin aydınlanmasına ışık tutmaktadır. Ayrıyeten; Anadolu, Mezopotamya ve İran kaynakları da Kürtlerden bahsetmektedir.
I. Antik Çağda Kürtler
Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya yöresinin kadim halklarından biri olan Kürtler hakkında bir çok eski tarihçi ve coğrafyacı binlerce yıl evvel yazdıkları kitaplarda bahsetmektedir. Bu kitaplarda ve eserlerde Kürtlerin antik çağlardan bu yana yer aldığı, kurduğu birçok beylik, krallık ve devletlerden bahsedilmektedir. Özellikle Grek, Romalı ve İslamik tarihçiler Kürt tarihinin aydınlanmasına ışık tutmaktadır. Ayrıyeten; Anadolu, Mezopotamya ve İran kaynakları da Kürtlerden bahsetmektedir.
Mezopotamya & Kürtler
Subaru Krallığı
Subaru veya Subartuların yazılı tarihi hakkında ilk bilgileri Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur. M.Ö. 3000 ve 4000 yıllarında bölgede Subarular'ın yaşadıkları ve Fırat isminin bu halk tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarular'ın Hurriler'le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya'da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler. M.Ö. 17. yüzyıl içindede Subarular Mitanni Krallığı’nı kurdu.
Subaruların Kürt olduğuna dair tezler vardır. Erbil’de Subaruların bir bölümünün yaşadığı yerde tarihi Kürt aşiret konfederasyonu olan Zubari konfederasyonu Subari/Subaru adını halen taşımaktadır. Irak’da dışişleri bakanlığı yapmış Hoşyar Zebari adında bir Kürt bakan dahi vardır.
Guti Krallığı
Zagros dağları ve Aşağı Zap nehrinin kıyılarında yaşayan ve bu günkü Kürtlerin atalarından biri olan Gutiler veya Kutiler, M.Ö. 2700 yıllarında bağımsız bir devlet kurar, Gutiler/Kutiler Mezopotamyanın en eski halklarındandı. Gutilerin bilinen yirmibir tane kralı olmuştur. Guti/Kuti iktidarı iki asıra kadar sürmüştür. Guti hanedanlığı daha sonra ise Ur hanedanlığı tarafından sona erdirilmiştir.
Gutiler, Mezopotamya kuzeyindeki Akad memleketlerini M.Ö. 2649 yıllarında işgal edip tam iki asra yakın, Sümer ve Akadları idare ettiler.
Akadlar döneminde Zagrosda yaşayan Gutiler Akad kralı Naram-Sin’in ölümünden sonra kral adayları arasında yaşanan kavgadan faydalanarak Akadları süpüren Gutiler, demoralize olmuş Akad ordusunu yendi. Fırat nehri kenarında bulunan Agade şehrini alarak imparatorluğuda ele geçirdiler.
Kürtler ortadoğunun en eski tarihlerinden birini oluşturmaktadır. Tarih, antropoloji, etnografi, ve linguistik gibi değişik bilim dallarında uzman olan araştırmacıların büyük çoğunluğu Gutileri Kürtlerin ataları olarak saymaktadır.
Eric Jensen kitabında: Ortadoğunun Kürtleri Kürdistanda modern tarih daha muhafaza edilmemişken Kürdistanda yaşıyorlardı diye yazmaktadır. Mezopotamya tarihi uzmanı Pennsylvania Üniversitesi Doğu bilimleri Başkanı Prof. Ephraim Avigdor Speiser göre tarihte ilk Kürt halkından bahsedilmesi M.Ö 3000 yıllarında Gutium adı altında gerçekleşmiştir. Gutiumlular (Kürdistan) Hint-Avrupa dili konuşmaktaydılar (Morris). Gutium Kürdistanın ta kendisi olması bir tarafa etimologlara göre Guti kelimesi dahi Kürt kelimesin değişime uğramış şeklidir. Prof. Howorth’a göre Kurdistan adı Gutium kelimesinden türemiştir. Ve Babilonyaların kullandığı Khuradi veya Quradu kelimesini Guti adıyla bağdaştırmaktadır. Guti ülkesi modern Kürdistanın adıdır.
Sayce’ye göre Kürt adı Babiloncadaki quradu kelimesinden gelmektedir ve savaşçı anlamını taşımaktadır ve bu kelime Van cıvarındaki halkın adından kaynaklanmaktadır.
Ortadoğu uzmanı eğitimci Dr. Honigman’a göre Guti kelimesi Kürt kelimesiyle aynıdır. Guti, Kurti adının iranize şekliyle telaffuz edilişidir. G>K dönüşümü olmuş. Örneğin: Kardeş kelimesinin Gardaş kelimesine dönüşü gibi. Etimolojik olarak R harfinin zamanla yutulmuş olması ise etimolojide doğal bir olgudur, dolayısıyla, ortaya Guti çıkmış: Guti-Gurti-Kurti. Gutilerin yaşadığı Güney Kürdistan yöresinde halen Judikan adlı Kürt aşireti mevcuttur.
Araştırmacı Rawlinson’a göre ise Gut ilkel Keldani dilinde sığır anlamına gelmektedir Başka bir iddiaya göre ise “Guti” kelimesi Sümer kökenlidir ve yine (Gud=öküz, sığır) bugünkü Kürtçe’de yer alan “öküz, sığır sahibi halk” anlamına gelmektedir. Gutiler bugünkü Soran Kürtlerin yakın durmaktadır.
Guti Kralları:
• İnkişuş
• Zarlagab
• Şulme
• Silulumeş
• Inimabakeş
• Igeşauş
• Yarl-agab
• İbate
• Yarl-angab
• Kurum
• Apil-kin
• La-erabum
• İrarum
• İbranum
• Hablum
• Puzur-Suen
• Yarlaganda
• Tirigan
En son Guti kralının adı Tirigandır. Tir Kürtçede “Ok”, Tirigan ise “Okçu” demektir.
Tirigan adı Sümer tabletlerinde hala muhafaze edilmektedir. Üstelik bu ad aynı zamanda önemli bir Kürt aşiret adı olan Tirikan adıyla aynıdır.
M.Ö. 2000, Kürtlerin Ataları: Churriter (Hurri), Guti ve Subarular
http://img28.imagevenue.com/img.php?image=11930_M.O_2000_Khurti_Guti_Subartu_Kurdistan_502lo.jpg
Mitanni İmparatorluğu
Mitannilerin, Habur çayının (Şırnak) doğduğu yerde Vaşşuganni (Vaşukani) adlı bir kent merkezine sahip olduğu, buradan çıkan tabletlerden anlaşılmaktadır. California Üniversitesi Arkeologu Prof.Yoteshilani, Mitannili Kürtlerin Habur yakınlarında yaşamış olduğunu, imparatorluklarının adının ise Şenak olduğunu yaptığı kazılarda keşfetmiştir. Hurri dil grubu konuşulmakta, ağırlıklı olarak orta Mezopotamya da, bugünkü Urfa, Mardin ve Şırnak bölgelerinde hüküm sürüp; M.Ö 1500-1250 yılları arasında yaşamıştır. Demiri kendi tekelinde tutmuştur. At yetiştiriciliğinde meşhurdur. Asur ve Hititlerle sürekli ve şiddetli bir çatışma ortamını yaşamıştır. Mitanni kralı Sauşşatar, Assur üzerine yürür ve kenti ele geçirir. Assur prensliğinde Assurrabi ve II. Assurnirarinin bulunduğu bu zamanda Assur, Kas krallarının etkisinden kurtulur, ancak bu kez de Mitannilere tabi olmak zorunda kalır. Sauşşatar, feth ettiği Assur kentinden birçok kıymetli eşyalarla birlikte bir altın kapıyı da ganimet olarak Şırnakdaki başkenti Vaşşukanniye götürür. Sauşşatarın bu başarılı faaliyetinden sonra, Mitannilerin doğu sınırları Zağros Dağlarına kadar genişler. Kuzey Suriyedeki eski denetim alanları olan Halep ve Kadeş bölgeleri de tekrar Mitanni hâkimiyetine girer. Mitanniler, Suriye, Amuriye, Asur memleketiyle Kürdistanin Kerkük bölgesine kadar olan topraklara hüketmişlerdir. En son Asur İmparatoru Salmanassar tarafından varlığına geçici olarak son verilmiştir.
Mitannilerin başkentinin adı Vaşukanidir. Bu ismin araştırmacılar tarafından Kürtçeden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Kürtçede başikani veya hoşkani “güzel pınar” demektir. V-B-H harfleri etimolojik olarak en kolay dönüşümü olan harflerdir. Zamanla fonetik değişime uğramış olması yüksek olasılıktır. Başka bir teoriye göre ise Vaşukani “maden zengini” anlamına gelmektedir. Vaşu “Zenginlik/Bolluk”, Kan “Maden”. Yani “Metal/Madenler yurdu” manasında kullanılıyor. Ki o çağlarda insanlar değerli metalleri işlemeye başlamıştı ve bunlara sahip olmak stratejik avantaj değeri taşıyordu.
Hint-Aryen oldukları kabul edilen Mitannîlerin kral isimleri, tanrı adları, at yetiştiricilikleri, iki tekerlekli savaş arabaları, işleme ve çömleklerde kullandıkları motif ve teknikleri, sahip oldukları coğrafya ve diğer kültürel terimler ile halen Kürtçede yaşayan kimi sözcük ve Kürtler tarafından halen kullanılan kimi coğrafî adlar onların bugünkü Kürtlerin ataları oldukları savını kuvvetlendirmiştir
Tarihçi Prof. Ephraim Avigdor Speiser göre Mitaniler Arı ırkına mensup ve Kürtlerin ecdatlarından, Zagros topluluğunun bir bölümünü teşkil eden Subaruların bir koludur.
Mitannilerin yaşadığı aynı coğrafik bölgelerde yaşayan Kürt aşiretleri halen Mitanni adını Mattini, Motikan/Moti gibi şekillerde yaşatmaktadır.
Mitani kralları:
• Kirta (M.Ö. 1500 – 1490)
• Şuttarna I (M.Ö. 1490 – 1470)
• Baratarna (M.Ö. 1470 - 1450)
• Parşatatar (M.Ö. 1450 - 1440)
• Sauşşattar (M.Ö. 1440 - 1410)
• Artatama I (M.Ö. 1410 - 1400)
• Şuttarna II (M.Ö. 1400 - 1385)
• Artaşumara (M.Ö. 1385 - 1380)
• Tuşratta (M.Ö. 1380 - 1350)
• Şuttarna III (M.Ö. 1350)
• Mattivaza (M.Ö. 1350 - 1320)
• Sattuara I (M.Ö. 1320 - 1300)
• Vasaşatta (M.Ö. 1300 - 1280)
• Şattuara II (M.Ö. 1280 - 1270)
Bir çok Mitanni Krallarının adlarında “Şat” kelimesi bulunmaktadır. Şatır eski Kürtçede site yada şehir yöneticisi anlamına gelmektedir. Şehir anlamına gelen Şat sözcüğünden türetilmiştir. Şat sözcüğünün İranî dillerde 'Şar', 'Şahar', 'Şehr' gibi versiyonları da vardır. Şat şeklinde söyleneni en eskisidir. Şah (Kral) sıfatı dahi bu Şat kelimesinden türetilmiştir. Dolayısıyla Mitanni Krallarının adlarında Şat kelimesinin bulunması kralllıklarıyla ve şehir yöneticilikleriyle ilgilidir.
“Arta” sözcüğü ise hem Kürtçe hem de eski İranî dillerde soylu, doğru, adil, hak, yasa anlamlarına gelmektedir.
Kürt sözcüğünün ilk hali olarak kabul edilen ve ilk kez bu dönemde Asurlular ile yapılan ve Mittanîlerin kaybettiği bir savaş sonrası, Asur Kralı I. Tiglath-Pileser adına hazırlanan zafer silindirinde (M.Ö. 1125) geçen Kurtie / Qurti halkının ismi bu döneme denk gelmektedir. Tarihçi Gernord Wilhelm ve Prof. Ephraim Avigdor Speiser, Kral I. Tiglath-Pileser’in bu tabletinde geçen Kurtie / Qurti sözcüğünün evrim geçirerek klasik Yunan ve Roma metinleriyle İslam öncesi Farsça kaynaklarda Kurtî (Latincede Cyrti) halini aldığını söylerken, M. A. Morrison ve D. Owen ise bilinen ilk Mitanni kralının isminin Kirta olmasını ve bunun Kurtie sözcüğüyle olan etimolojik bağını vurgularlar.
Komagene Krallığı
Kommagene (Komajen) krallığı M.Ö. 162 – M.S. 72 yılları arasında Anadoluda bugünkü Adıyaman ili cıvarlarında büyük Zilan aşiretine mensup Kürtler tarafından kurulmuştur. Nemrud Dağı Kürt krallığının en önemli merkezi, başkenti, idi. Kral Nemrud Kürd olup adıda Kürtçedir. Nemrud kelimesi Kürtçedeki “Nemir” veya “Nemird” kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir ve “ÖLÜMSÜZ” demektir. Komagenes, Helen kökenli bir adlandırmadır. Nemrut Dağına, öteki adıyla Kürt Dağı diyorlar. Kom sözcüğü Kürtçede topluluk anlamına geliyor. Gene ise soy, kabile, aşiret anlamına gelmektedir. Komagene yan yana geldiğinde herkesin evi anlamını ortaya çıkarıyor veya göçebe aşiretler diyarı anlamına gelmektedir. Kürtlüğün tüm kriterlerini üzerinde taşıyan yuvarlak tepe, örnek inşa planları ve karmaşık renkli duvarlarıyla dizayn edilmişti. Kürtler'in tüm tarih, gelenek, görenek ve kültür mirasları Kürtçe'nin derinliklerinde gizlidir. Kürtlerin ataları olan Kommageneler döneminde bölgede barış ve huzur hüküm sürmüştür. Yazılı belgelerde M.Ö. 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde “Kummu” veya “Kummuhu” olarak geçer. Yüzyıllardır ışık Anadoluya Tanrılar dağı Nemruddan doğar ve tüm dünya uygarlığa uyanır.
Kommagen Kralı bir keresinde Asurlulara başkaldırır. Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu. Sadece kötü planlar yapan bir hilekar,” diyerek suçlar. Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir. Ancak Sargon sözlerine söyle devam eder: “karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm.” Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi.
Yunanlı tarihçi ve coğrafyacı Strabo, M.S. 7-18 yılları arasında yazdığı "Coğrafya" (Geographika) adlı ünlü eserinde Komagene’den bahseder. Komagene’nin küçük bir ülke olduğunu, Samosata (Samsat) adındaki, doğayla kaplanmış başkentte kraliyet ailesinin ikamet ettiğini, ama şimdi Roma eyaleti olduğunu anlatmış. Şehrin fazlasıyla bereketli topraklarla kaplı ve Fırat nehrinin kenarında olduğunu yazmış.
Kommagene Valileri, M.Ö. 290-163
• Sames I (M.Ö. 290-260)
• Arsames I (M.Ö. 260-228)
• Xerxes (M.Ö. 228-201)
• Ptolemaeus (M.Ö. 201-163)
Komagene Kralları, M.Ö. 163-M.S. 72
• Ptolemaeus (M.Ö. 163-130)
• Sames II Theosebes Dikaios (M.Ö. 130-109)
• Mithridates I Callinicos (M.Ö. 109-86)
• Antiochus I Theos Dikaios Epiphanes Philorhomaios Philhellen (M.Ö. 86-38)
• Mithridates II Philhellen (M.Ö. 38-20)
• Antiochus II (M.Ö. 29)
• Mithridates III (M.Ö. 20 -12)
• Antiochus III (M.Ö. 12 - M.S 17)
• Roma’ya İmparatorluğuna geçti (M.S. 17-38)
• Antiochus IV Epiphanes (M.S. 38-72)
Komagenenin Tarihi Eserleri
Adıyaman şehrinde bulunan Nemrud 2150 metre yüksekliğinde ve bütün bölgeye hükmedercesine durmaktadır. Toros sıradağlarına aittir. Gündoğumu ve günbatımının tüm ihtişamıyla izlenebildiği bu tepede, Kommagene (Komajen) Kralı 1. Antiochos kendisi için görkemli bir anıt mezar, mezar odasının üzerine kırma taşlardan oluşan kutsal alanlar inşa ettirmiştir. Kral 1.Antiokhos'un (Tanrılar Dağı) Nemrud dağına yaptırdığı görkemli kutsal alan, kendi heykeli ve herbiri 9 m yüksekliğindedir.
Doğu ve batı teraslarda; sıra halinde dizilmiş blok halinde 8 yontma taşın üst üste oturtulmasıyla oluşturulan 8-10 metre yüksekliğinde muhteşem heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunmaktadır. Heykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle başlar ve aynı düzende son bulur. Hayvanların kralı olan aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi olan kartal ise göksel gücü sembolize eder.
Korduene Krallığı
Ünlü Atinalı filozof ve tarihçi Ksenefon (M.Ö. 430-355), Anabasis (sefer) adlı eserinde “Kardukhi” dediği Kürdler tarafından Korduene krallığı adında kurulmuş bir krallık vardı. Bu krallık Hakkari ve Diyarbakır arasında kurulmuştu. Korduene krallığı Kürt kralları ve prensleri tarafından yönetiliyordu. Ksenefonun dediğine göre bağımsız yaşayan bir halkdı ve Akamenid kralına bağlı değildiler. M.Ö. 1. yüzyılda ise Ermeni olduğu ileri sürülen Kral II Tigranes tarafından Korduene (Kürdistan) feth edilmiştir. Kral Tigranes, Korduene kralı Zarbienus’u da suikast düzenleterek öldürtmüştür.
Yunanlı tarihçi Plutarch M.S. 1. yüzyılda, Kürdistan kralı Zarbienus’un Ermenistan kralı Tigranes’in baskısına karşı ittifak için Roma konsolosu Appius Claudius yoluyla Roma generali Lucullusla gizlice irtibata geçtiğini aktarmış. Fakat bu durumdan haberdar olan Tigranes, Kürt Kral Zarbienusu, karısını ve çocuklarını Romalılar Ermenistana girmeden önce suikast düzenleterek öldürtmüş.
M.Ö. 74’de Roma generalliği ve konsolosluğu yapan Lucullus düşüncesiz olmadığı için Kürdistana girdiğinde Zarbienus onuruna cenaze törenleri düzenletmiş. Zarbienus için düzenlenen töreninde kral’ın cenazesi altın, kraliyet elbiseleri ve Tigranes’den alınan kalıntılarla süslenmiş. Lucullus kendi elleriyle süslenmiş cenazeyi kralın akrabalarıda yanındayken ateşe vermiş. Arkadaşlarına katılarak Zarbienus’un adına içerek; Zarbienusu arkadaş; ve Romalıların iyi bir müttefiki olarak anlatır. Lucullus, Kürt Kral Zarbienus anısına da masraflı büyük bir anıt yapılmasını emreder. Kürt Kral Zarbienus’un sarayında çok fazla altın, gümüş ve üç milyon ölçek mısırdan oluşan büyük hazine bulunmuş. Böylece Romalı askerlere bolca mısır temin edilmişti. Lucullus kamu hazinesinden tek kuruş almadığı için de takdir edilmişti. Böylece savaşın masrafı kendiliğden de karşılanmıştı. (Plutarch/Hayatlar/Lucullus, Bölüm 36)
İngilizce metni - Chapter 36: Zarbienus, the king of the Gordyeni, as has been said, secretly stipulated with Lucullus, through Appius, for an alliance, being oppressed by the tyranny of Tigranes. He was informed against, however, and put to death, and his wife and children perished with him, before the Romans entered Armenia. Lucullus was not unmindful of all this, but on entering the country of the Gordyeni, appointed funeral rites in honour of Zarbienus, and after adorning a pyre with royal raiment and gold and with the spoils taken from Tigranes, set fire to it with his own hand, and joined the friends and kindred of the man in pouring libations upon it, calling him a comrade of his and an ally of the Romans. He also ordered that a monument be erected to his memory at great cost; for many treasures were found in the palace of Zarbienus, including gold and silver, and three million bushels of grain were stored up there, so that the soldiers were plentifully supplied, and Lucullus was admired for not taking a single drachma from the public treasury, but making the war pay for itself.
Ermenistan kralı Tigranes yeni kurduğu “Tigranocerta” (Diyarbakır, Silvan) adındaki şehre Adiabene, Asur, Gordyeni ve Kapadokyalıları yerleştirmiş. Bu şehirde Grekler ve Kilikyadan getirilip yerleştirilmişlerde varmış. Tigranes bu insanların yerleşim yerlerini darmadağan ederek sakinlerini zorla Tigranocertada yaşamaya mecbur etmiş.
İngilizce metni - Chapter 36: Thus successful in his campaign, Lucullus struck camp and proceeded to Tigranocerta, which city he invested and began to besiege. There were in the city many Greeks who had been transplanted, like others, from Cilicia, and many Barbarians who had suffered the same fate as the Greeks,— Adiabeni, Assyrians, Gordyeni and Cappadocians, whose native cities Tigranes had demolished, and brought their inhabitants to dwell there under compulsion.
Modern Ermeni tarihçilerinden Nicholas Adontz (Armenia In The Period Of Justinian, 1970) ve Cyril Toumanoff (Studies In Christian Caucasian History, 1963)’un görüşlerini de kısaca not etmek gerek. Toumanoff, lokal “Kardukhi hanedanlıkları”ndan, bir “Gordyene Krallığı”ndan ve “Korduene prensleri”nden, 298 yılından sonra onbeş kalesi bulunan Korduene prensliğinde/devletinde Roma kontrolünden sözeder (a.g.e., s. 181-182).
Adontz, Tigranes’ın ordusundaki etnik gruplar arasında “Gordyen’ler”i de sayar (s. 318), modern Kürtler’in atalarının “Kurti”ler olduğunu söyler. Kürtler Kral Tigranesin ordusunda yer alıp birçok yerleşim yerini o dönemlerde hakimiyeti altına almıştır. Bunlar Mezopotamya, Azerbaycan, Suriye, Kapadokyadır. Kürtlerin orduda yer alması sayesinde Ermenistan Kralı İmparatorluğunu genişletebilmiştir.
Kral Tigranesin Kürt olduğuna dair iddialarda vardır. Ünlü Kürt araştırmacı ve tarihçisi Mehrdad R. Izad, The Kurds: A Concise Handbook adlı kitabının 31. sayfasında Tigran adının Kürtçe olduğunu ve Tirigan adında Kürt kralının, Tirikan adında da Kürt aşiretinin olduğuna vurgu yapar. Ermenistan kralı Tigranın adının da bu aşiretten geldiğini öne sürer. Korduene Krallığı M.Ö 189-90 yılları arasında bağımsız kalmıştır.Daha sonra ise Korduene Krallığı M.Ö. 55 yılında Roma imparatorluğunun bir eyaleti oldu ve 384 yılına kadar 4. asır Roma hakimiyetinde kaldı.
Bilinen Korduene Kralları:
• Zarbienus (M.Ö. 74)
• Maniasurus (M.S. 115)
• Ardeşir (M.S. 340)
• Jovinian (M.S. 359)
M.Ö. 63 Kürdistan: Sophene & Corduene Kürt Krallıkları
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/75/Kurdish_Kingdoms_of_Corduene-Sophene.jpg
Sophene Krallığı
Sophene Krallığı Dicle ve Fırat nehirlerinin arasından kurulmuş bir krallıktır. Ermenistan krallığının güneybatısında olan Sophene Krallığı bir çok kere Ermenilerin, Perslerin ve Romalıların hakimiyetine girmiştir.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/e/e6/Sophene.png
Roma imparatoru Diocletian tarafından feth edilen Sophene Krallığı, Zaza Kürtlerinin coğrafık yerleşim yeriyle kesişmektedir. Bu Sophene Krallığının Zaza Kürtleri tarafından kurulmuş olduğu tarihçiler tarafından söylenmektedir.
Sophene (Şupan, Supani) krallığı, M.Ö. 95’te Büyük Ermenistan (Doğu Ermenistan) kralı olan II. Tigran tarafından devrildi. M.Ö. 95 yılında tahta çıkan ve ‘Büyük’ ünvanı taşıyan Tigran’ın ilk işi küçük Sophene krallığını fethetmek oldu. O tarihe dek bağımsız olan Sophene de ilhak edildi ve Ermenistana bağlandı. Ermenice’de Tsophk adıyla bilinen Sophene Krallığı bugünkü Elazığ-Dersim bölgesine tekabül ediyordu. O dönemde Sophene kralı olan Artanesi tahttan indirdi. Artanes, Zariadres’in soyundandı. (Plutarch, Lucullus, Bölüm XXI), (Strabo XI. 532)
Zariadres I Sophene Kralıydı. M.Ö 201 yılında Büyük Antiochus büyük Ermenistan ve Sopheneyi Ermeni olduğu iddia edilen generaller Artaxias ve Zariadresle beraber feth eder. Antiochus, Zariadresi Sophene valise olarak atar. Antiochus’un Romalılara karşı M.Ö 201 yılında yenildigi Magnesia (Manisa) savaşında, Artaxias ve Zariadres ayaklanır. Roma fethiyle Artaxias büyük Ermenistanı, Zariadres de Sophene Krallığını bağımsız olarak yönetmeye başlarlar. Kral Zariadres’in yaptıklarına bakıldığında Zaza Kürdü olduğu izlenimi vermektedir. Zariadres (Zareh) kelimeside Kürtçeden kaynaklanabilir. Zar kelimeside Kürtçe ve Zazaca’da “Sarı” demektir.
Bazı kaynaklara göre Urartu kralı Menua’nin bölgedeki fetihlerini anlatan Bagin’deki yazıtta Dersim ve Elazığ yörelerine Supani denmektedir. Bu adın sonraları Sofene (Sophene) şekli altında yaşadıgını görmekteyiz.
Zaza Kürtlerinden Pers Kralı Darius da bahsetmektedir.
Pers İmparatorluğunun hükümdarlığını yapan Pers Kralı I.Darius (Dara)’un (M.Ö. 522-486) yaşamış olup Ortadoğunun birçok ülkesini egemenliği altına almıştır. Darius, M.Ö 515 yıllarında Behistun yazıtları olarak ün kazanmış çivi yazısını hazırlatmıştır. Darius, yerden 100 metre yükseklikteki kayalıklara yazdığı Behistun kitabesinde Pers tarihinden bahsetmektedir. Behistun kitabesi üç dilde ayrı olarak yazılmıştır: Eski Farsça, Elamice ve Babilce.
Birinci sütunda Darius M.Ö 515 yıllarında Fırat nehrinin kenarında Zazana adında bir kasaba olduğunu yazmış. Bu kitabede, Dersim (Tunceli) ve Elazığ havalisi “Zazana” adı ile anılmaktadır.
Sütununun ingilizce metni:
[1.19] Says Darius the king: Afterwards I went to Babylon; when I had not reached Babylon - there (is) a town Zazana by name along the Euphrates.
Urartu Kralı I.Argistis (M.Ö. 780-755), Zaza Kürtlerinden bahseder. Bazı yazılarında (kitabelerinde) ise, Zazalar’ı “Zavaidi” diye göstermiştir.Bu kralın “Saski” hanedanı ile “Zuaen”lere olan düşmanlığı ve aralarındaki mücadeleler de anılmaya değer.
Yunanlı Ksenofon’da bu bölgede (M.Ö. 401 yılında), “SuSa” adında bir şehirden bahsedilmektedir. Ki bu şehir, Zazalar tarafından kurulduğu izlenimini veren “Sophene” krallığının merkezi olarak kabul edilmektedir.
Ünlü Yunanlı tarihçi, felsefeci ve coğrafyacı Strabon (Strabo) M.Ö. 65-M.S 25 yılları arasında yaşamıştır. Strabo’nun yazdığına göre, Roma imparatoru Pompey, Sophene’yi
Tigran’dan aldı ve Nero (M.S. 54-68) onu ayrı bir krallık olarak Sohaemus’a verdi. Sophene, daha sonra ise ayrı bir krallık olarak tarihi kaynaklarda gösterilmeye başlanmıştır.
Tarihçi Yaşlı Pliny, M.S. 2. yüzyılda Anadolu ve Mezopotamya cıvarlarındaki ülkeler ve eyaletlerden bahsederken birçok kere Sophene adını kullanmaktadır (Pliny, Adiabene, 6.16, 6.10).
Tarihçi Prof. Dr. Mehrdad İzadi, Sophene’yi (Şupani) Elazığ’in büyük Subhan aşiretinden saymaktadır. Bu aşiret halen mevcuttur.
Ünlü Suriyeli Arap tarihçi, etnografist ve coğrafyacı Yaqut al-Hamawinin “Mücem ül-Buldan” adlı eseri coğrafya sözlüğü olup, tarihsel, biyografik ve kültürel bilgiler içermektedir.
Yakut El Hamavi 12. yüzyılda Sophene’nin başkenti Arsamosata kentinin %25’inin Ermeniler tarafından meskun tutulmuş olduğunu yazmış. Buradan yola çıkarak geriye kalan %70-75’ininde Zaza Kürtleri tarafından mesken tutulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra Ermeni krallarının Ermeni asimilasyonuda hesaba katıldığında; ilk kurulduğu yıllarda Kürt kenti olduğu da söylenebilir.
Sophene’nin Başkenti
Sophene Kralı Arsames (260-228): Fırat’ın ana kollarından Aratsani Nehri havzasında kendi adını verdiği Arsamosata (Arşamaşat) kentinin kurucusudur. Batı kaynaklarında Sophene Krallığı olarak anılan devletin kendi sakinlerinin dilindeki adı 'Şupani'dir. Batılı kaynaklarda ismi Arsamosata (Arşamaşat) olarak geçen Sophenenin başkenti Bizans çağında Asmosata olarak anılmıştır. Aynı isim Ermenice'de Aşmuşat'a dönüşmüş, Süryaniler kente Arşemşat, Araplar ise Sumaysat yada Sumeisgat demişlerdir.
Sophenenin başkent adının Kürtçe olduğuna dair rivayetler:
Kürd dilindeki adı Şemşat'tır. “Şat” sözcüğü, Kürtçe dahil, İranî dillerde şehir anlamına gelir, 'Şar', 'Şahar', 'Şehr' gibi versiyonları da vardır. Şat şeklinde söyleneni en eskisidir. Şah sıfatı dahi bu Şat kelimesinden türetilmiştir. Şemşat adının Kürd dilinde Şem (Güneş) ve Şat (Şehir)'den hareketle Güneş-Şehir, Baş-şehir anlamına geldiği Kürt dilbilimcileri tarafından söylenmektedir.
Şemşat, Elazığ’ın Palu sınırları içerisinde, Murat ırmağının Güney kıyısındadır. Palu merkez bucağa bağlı Xaraba Köyü'nün Şupani krallığının tarihi başkenti olduğunu aynı yerdeki Şemşat Kalesinin varlığından biliyoruz. Günümüzde ismi 'Örencik' olarak değiştirilmiştir.
Yunanlı coğrafyacı Strabo Sophene’nin başkentini Karkathiokerta (Carcathiocerta) olarak göstermektedir. Bu şehirin Elazığ (Harput) şehrine yakın olduğu anlaşılmaktadır (XI.14.2). Carcathiocerta şehrinin adı da Harput adıyla benzerlik taşımaktadır.
20. yüzyılın büyük uzmanlarından biri olan Marquart’a göre Carcathiocerta kenti aslında Argatiokerta kenti olarak düzeltilmesi gerekir. Argatiokerta kentini Sophene kralı Zariadres’in oğlu Argatias kurmuştur. Marquart’e göre bu kentin kalıntıları Dicle nehrinin kaynağı Eğil veya Arghana Suyu yakınlarındadır.
Sophene Kralları:
• Sames (Kurucu-M.Ö. 290-260),
• Arsames I (M.Ö. 240),
• Charaspes (M.Ö. 235),
• Arsames II (M.Ö. 230),
• Xerxes (Kserks) (M.Ö. 220),
• Abdissares (M.Ö. 210),
• Zariadres (Bağımsız M.Ö. 190),
• Morphilig (M.Ö. 190),
• Mithrobuzanes (M.Ö. 170),
• Artanes (M.Ö. 110),
• Arsaces (M.Ö. 70),
• Roma İmparatorluğuna bağlandı (M.Ö. 63)
Strabo’daki Artanes, C. Toumanoff’a göre, Sophene kralı Zariadris (Zareh)’in oğlu Mithrobuzanes I olup, doğru adı Me(h)ruzan’dır. M.Ö. 95 yılında Büyük Tigranes II (95-55) tarafından devrilmiştir. O’na göre Armog adının daha doğru şekli de Artok (Artanes)’tur. Zariadres (Zareh) ise bağımsız Sophenenin krallığını yapmıştır ve mühtemelen Zaza Kürdlerindendir. Mehruzan ile Zareh adları Kürtçedeki Mihrican, Mîrzeban, Zara ve Zarê adlarıyla etimolojik olarak çok yakınlık göstermektedir.
Adiabene Krallığı
Adiabene krallığı, Mezopotamyada museviliğe M.Ö. 1. yüzyılda ihtida etmiş Kürtler tarafından Erbil merkezli olarak 2000 yıl önce kuruldu. Bu krallığın vatandaşlarının çoğunluğunun Kürt olduğu görünmektedir. Kraliyet evinde, Kürt Kral Monobazes, kraliçe Helena, vârisi ve oğlu İzates’in (Yazata kelimesinden türemiş ve Kürtçede “Melek” demektir) adları halen ilk din değiştirenler olarak muhafaza edimiştir.
Romalıların, İsrail kentleri Judea and Samaria’ya zaptı sırasında (68-67), oraya asker yollayan sadece Kürt Adiabeneydi.
Galilee şehrinin kuşatılması sırasında buraya yardım için birlikler yollayan Adiabene Krallığı eğer Musevi olmasaydı bu hareketin izah edilebilir bir gerekçesi olamazdı.
Ünlü Yunanlı tarihçi, felsefeci ve coğrafyacı Strabon (Latince: Strabo) M.S. 1 yüzyılda Geographika adlı eserinde Adiabene Krallığından bahseder. Strabo, Adiabene’nin çoğunlukla düzlükler ve ovalardan oluştuğunu, halen Babilonya’nın parçası olduğunu; ama Adiabenin kendi hükümdarları olduğunu yazmıştır.
Tarihçi Pliny, M.S. 1. yüzyılda Naturalis Historia (Natural History) adlı kitabında Adiabene’den bahseder ve şöyle der: “Eskiden Carduchi halkı (Kardukhi) olarak bilinen şimdi ise Cordueni, Adiabene’yle birleşir ve önlerinden Dicle nehri akar” (Kitap VI. 17{14}). Pliny, Adiabene adlı bölümde Adiabene’nin başkenti Erbil’i Pers Kralı Darius’un ordusunun Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratıldığı şehir olarak tanımlar.
Yunanlı tarihçi Plutarch M.S. 2. yüzyılda Lucullus adlı eserinde Adiabene kralından bahseder ve Tigranes’le Romalılara karşı ittifak oluşturduklarını anlatır.
Ünlü Hardvard Üniversitesinin tarih profesörü Dr Mehrdad Izadi, Adiabene adının antik Kürt Hadebani (Hadhabâni) aşiretinden kaynaklandığı söylemektedir. Bu aşiret halen merkez Kürdistan olarak tanımlanan bölgede mevcuttur. Bu aşiret sürgüne maruz kaldığı için Horasan şehrindede mevcuttur.
Adiabene Hükümdarları:
• İzates I (M.S. 15),
• Bazeus Monobazus I (M.S. 20?-30?),
• Heleni (M.S. 30-58),
• İzates II bar Monobazus (M.S. 34-58),
• Vologases (İzates II karşıtı Partiyalı isyancı - M.S. 50),
• Monobazus II bar Izates (58-75),
• Meharaspes (M.S.?-116),
• Roma İmparatorluğuna geçti (M.S. 116-117),
• Narsai (M.S. 170-200),
• Bilinmiyor (M.S. 200-310),
• Aphraates (M.S. 310),
• Sasani İmparatorluğuna geçti (M.S. 226-649),
M.S. 100 yılları ve Kürt Krallıkları: Komagene, Korduene, Sophene ve Adiabene
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/4/45/B.C.100_Anatolia_Mesopotamia.jpg
Kavusakan Krallığı
Gücünü yitiren Parthia federasyonunun yerine geçen Ardeşir 226 yılında Sasani İmparatorluğu’nu kurmuştur. İmparator Ardeşir göreve gelir gelmez “Medyalı Kürtlerin Kralı” diye tanımladığı Kürt kral Kayus’a meydan okur. Birçok beylikleri altında barındıran bu Kerm krallığı (modern Kırmanşah) imparator Ardeşirle iki yıl boyunca kafa kafaya devamlı savaş yaparlar. Kürtlerle başa çıkamayacığını anlayan Ardeşir, Kürt kral Kayusla anlaşmaya varıp krallık kurmasına razı olur. M.S. 226 yıllarında Kürt Prens Kayus mevkiine I. Ardeşir tarafından geri getirilerek Kavusakan krallığı (House of Hayus) merkez ve güney Kürdistanda ilan edilir. M.S 226 yılında kurulan Kavusakan (Kayusid) krallığı yarı bağımsız hüküm sürer. 380 yılında ise Pers imparatoru II. Ardeşir tarafından ortadan kaldırılır.
Kırmanşah şehrinin dağlarında kayalıklara oyulmuş figürler ve kitabeler mevcuttur. En ünlü oyulmuş eserler Kırmanşah’ın Tak Bustan (Taq-i Bustan) bölgesindedir. Sasani imparatorları ilk göreve gelişlerini simgeleyen figürlerini kayalıklara oydurtmuşlardır. Bu oyuklar Sasani imparatorluğunun en iyi oymacılık ve mimari örneklerindendir.
Ayakta olduğu sanılan Pers imparatoru Ardeşir, solda İranlı İzad (tanrı), sağda Kırmanşahlı Kürt kral Kayus ve onun altında Haftanbokht
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/b/b0/Taq-1.png
Sasani Pers imparatoru enteresan bir şekilde son Parthiyalılar tarafından Kürt olmakla, Kürt aileye mensup ve Kürtlerin çadırında büyümekle itham edilmiştir (Kaynak: Karnamak and Al-Tabari History) fakat direk bir kanıt henüz bulunamamıştır.
Kavusakan Kralları:
• Kayus
• Dumbawandlı Wisamakan
Dicle & Fırat
Fırat ve Dicle Sularının arasındaki verimli yere tarihten günümüze Mezopotamya denilir. Mezopotamya Eski Yunanca'da "iki nehir arasındaki yer" demektir; μέσος ("arasında") ve πόταμος ("nehir"). Tewrât´ta, hayatın Hz. Adem ve Hz. Havva ile beraber Dicle-Fırat arasında başladığı yazılıdır. Yine Nuh Tufanı Kürdistan topraklarında başlamış, Hz. Nuh dünyayı bu coğrafyadan başlayarak yeniden kurmuştur.
Dicle ve Fırat nehirlerinin Kürtçe olduğuna dair etimolojik tezler:
*Dicle isminin etimolojisi:
Kürtçede Tij kelimesi sivri ve keskin demektir. Tir kelimesi ise ok demektir. Dicle nehride keskin ve sivri bir nehir ve ok gibi giderek vurduğunu devirir. Tij-Dij-Dijle-Dicle kelimelerinden türemiş. T>D dönüşümü olmuş.
Dünyada Diclenin bilinen adı Tigrisdir. Dünya dillerinede Yunancadan geçmiştir. Yunancada kelimelerin sonuna gelen –is eki gelir ve Tigrisden çıkarılınca geriye kök kelime Tigr kalıyor.
Yunanca’da J harfi yoktur. Kürtçe’deki J, Yunanca’ya G olarak geçer.
Tij-Tir-Tig-Tigr-Tigris
Tij-Dij-Dijle-Dicle
Her ikiside Kürtçedeki Tij/Tir kelimelerinden türemiştir. Dicle ismi binlerce yıllık Kürtçe bir isimdir, belkide on bin yıllık.
Kürtçe iki isim: Dicle & Fırat
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/06/Tigr-euph.png
*Fırat isminin etimolojisi
Batı dillerinde Fırat nehri, Euphrates olarak geçer. Euphrates adı Yunanca'dan gelen bir sözcük olup, asıl kaynak Kürtçedeki “Fere” “Re” ve “Hat” kelimeleridir.
Kürtçede: Fere “Geniş”, Re “Akan su”, Hat “Akan/gelen”
Fere Re Hat = geniş akan su. İki tane “Re” olduğu için teki kullanılmıyor. Ferehat “Geniş akan su” demektir. Yunancada –s eki kelimelerin sonu gelir bunu çıkarınca Euphrate kalır.
Ferehat = Euphrate = Fırat
Fırat nehride geniş akan bir nehirdir. Bu nehir’e neden Kürtler tarafından Fırat adının verildiği nehrin bu özelliği çok iyi göstermektedir. Fırat ismi Hint-Avrupa kökenli Proto-Kürtçe bir isimdir. Medeniyetin ilk kurulduğu Mezopotamyadaki Dicle ve Fırat nehirlerinin adlarını Kürtler vermiş olması yüksek olasılık olarak görülmektedir